
Baş ve boyun kanserleri, sıklıkla yanlış teşhis edilmeleri ve tanıda yaşanan gecikmeler nedeniyle hastaların hayatını riske atıyor.

Uzmanlar, semptomların yanlış değerlendirilmesi, biyopsiyle ilgili yanlış inançlar ve altyapı eksikliklerinin bu gecikmelerde önemli rol oynadığını vurgularken, sıvı biyopsi ve robotik cerrahi gibi yeni teknolojiler erken teşhis ve etkili tedavi konusunda umut vadediyor.

Baş ve boyun kanserleri toplumda çoğunlukla sadece ağız kanseriyle sınırlıymış gibi algılansa da, bu grup ağız boşluğu, boğaz, gırtlak, burun boşluğu, sinüsler, tiroid, tükürük bezleri ve hatta göz çukuru (orbita) gibi birçok bölgeyi kapsıyor. Ancak halk arasında en çok bilinen form, sigara veya tütün çiğneme ile ilişkili olan ağız ve gırtlak kanserleri oluyor.Tanı sürecinde karşılaşılan en büyük zorluklardan biri, hastaların ve hekimlerin belirtileri sık görülen enfeksiyonlarla karıştırması. Kalıcı ağız yaraları, ses değişiklikleri ya da yutma güçlüğü gibi kanser belirtisi olabilecek semptomlar çoğu zaman bakteriyel veya fungal enfeksiyonlara atfedilerek yanlış tedavi yöntemlerine yöneliniyor. Bu durum, hastalığın ilerlemesine ve tanının gecikmesine neden oluyor.

Uzmanlar, lezyonların erken aşamada biyopsi ile değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Ayrıca, kanser ihtimali karşısında bazı hastaların psikolojik olarak inkâr sürecine girmesi, tedaviye başlamada geç kalınmasına sebep oluyor.Teşhis sürecinde bir başka engel ise özel tanı prosedürlerine erişim kısıtlılığı. Özellikle gırtlak, bademcik ya da dil kökü gibi bölgelerdeki lezyonlar için gerekli olan endoskopi ve laringoskopi gibi işlemler genellikle sadece üçüncü basamak hastanelerde yapılabiliyor. Küçük şehirlerde bu tür merkezlere ulaşmak zor olduğu için teşhis gecikebiliyor.Bunun yanı sıra, biyopsi örneklerinin büyük şehirlerdeki merkez laboratuvarlara gönderilme süreci de tanının konulmasını haftalarca geciktirebiliyor.

Uzmanlar, erken teşhisin sadece hastalığın tedavisini kolaylaştırmakla kalmayıp, hastaların yaşam kalitesini de koruduğunun altını çiziyor. Deriye, çene kemiğine veya lenf düğümlerine yayılmamış kanserler, genellikle minimal invaziv yöntemlerle tedavi edilebiliyor. Bu da hem kemoterapi ve radyoterapi ihtiyacını azaltıyor hem de fonksiyonel ve estetik avantajlar sağlıyor.

Baş ve boyun kanserlerinde temel prensip ise net: Erken teşhis, daha iyi bir yaşam şansı demek. Bu makale sadece genel bilgi verme amacıyla yazılmıştır ve doktor tavsiyesi olarak ele alınmaması gerekir. Makalenin içeriğinden yola çıkarak okurun kendi başına koyduğu teşhislerden ntv.com.tr sorumlu değildir. Sağlığınızla ilgili herhangi bir endişeniz varsa doktorunuza danışın.