Dünya Savaşı’nın sonunda Osmanlı Devleti ve dahil olduğu grup (İttifak Devletleri) harpten yenik çıkmış, 30 Ekim 1918’de İtilaf Devletleri ile imzalanan Mondros Mutarekesi ile Osmanlı Devletinin eli kolu bağlanmıştı.
Yorgun ve fakir düşen milleti ve memleketi savaşa sokanlardan Sultan Vahideddin, saltanat ve hilafet makamını korumak peşindeyken hayatlarından endişeli olanlar memleketten kaçıyorlardı.
Ordunun elinden cephanesinin büyük kısmı alınmış, ismi var cismi yok hale getirilmişti. Mütarekenin 7. maddesi bahane edilerek ülkenin çeşitli bölgeleri işgal ediliyordu. İtalyan, Fransız ve İngilizlerden oluşan İtilaf Orduları Donanması İstanbul’a doğru ilerlemekteydi.
Antalya bölgesi İtalyanlara, İzmir, Aydın, Manisa bölgesi Yunanlılara, Adana, Hatay, Mersin bölgelerini Fransızlara, Antep, Urfa, Maraş, Mardin ve Musul bölgelerini İngilizlere,, Ardahan, Kars ve Ağrı bölgesinin Ermenilere bırakılması ve Boğazlarında ortak yönetilmesi için İtilaf Devletleri aralarında anlaşmışlardı.
Ordu ve millet, Padişahın ve Hilafetin ihanetinden haberdar olmadığı gibi o makamlarda bulunanlara karşı asırların kökleştirdiği dini ve manevi bağlarla bağlı sessiz ve sadıktı. Çok önemli bir nokta ise, İtalya, İngiltere ve Fransa gibi devletlerden biri ile dahi başa çıkılamayacağı korkusu bütün kafalara yerleşmişti.
Rum Çetelerinin Karadeniz (Samsun) yöresinde asayişsizliği arttırması üzerine o bölge asayişini düzeltecek bir komutana ihtiyaç vardı. Bu ise Gazi Mustafa Kemal Paşa'dan başkası olamazdı. Memleketin düştüğü durumdan çok rahatsız olan Anadolu’ya bir an önce açılmak için fırsat ve çareler arayan Gazi için bu bulunmaz bir imkandı.
Gazi Mustafa Kemal Paşa 30 Nisan 1919’da 9.Ordu Kıta Müfettişliği’ne atandı. Kurmay Heyetini de beraberine alan Mustafa Kemal Paşa Bandırma Vapuru ile yola çıktı. 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a vardı. Gerekli temasları yaparak, biri İstanbul’a biri de Erzurum’da bulunan Kazım Karabekir Paşa'ya olmak üzere iki telgraf çekilmiş ve hükümete gönderdiği telgrafta Samsun’da İngiliz askerlerini gördüğünü, bağımsız bir Ermeni devleti kurulması içinde Sarıkamış bir miktar askerinde Sivas’a gönderileceğini duyduğunu böyle olursa asayişin çok bozulacağını yazmıştı.
25 Mayıs 1919’da Samsun’dan ayrıldı. Önce Kavak, ardından da Havza’ya geldi. Havza onun ilk halkla doğrudan teması olduğu yerdir. 12 Hazirana kadar Havza’da kaldı. Aynı gün akşam Amasya’ya vardı. Amasya’da 21 Haziran gecesi 9.Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, 3.Kolordu Komutanı Refet Paşa, 20.Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa, Bahriye Eski Nazırı Rauf Bey toplanarak direniş esasları ilk defa Amasya’da yazılı prensipler haline getirildi. Bu prensipler belgesine Amasya Mukarreratı ya da Amasya Tamimi denilir. Altı maddelik bu beyannamenin özünü iki cümlede toplamak mümkündür.
a) Milletin istiklalini, gene milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
b) Gereksinim duyulan milli bir heyetin oluşturulması için Anadolu’nun en güvenilir yeri görülen Sivas’ta bir milli kongrenin tez elden toplanması kararlaştırılmıştır.
Bu kararlar alınırken İstanbul’da, Gazi Mustafa Kemal Paşa hakkında kararını vermişti. Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) Ali Kemal 25 Haziran 1919’da bütün vilayetlere Mustafa Kemal’in görevden alındığını, kendisinin hiçbir resmi sıfatının kalmadığını, yakalanıp gönderilmesi emrini göndermiş. Mustafa Kemal ve arkadaşları bu karardan habersiz 26 Haziran 1919 Amasya’dan Sivas’a hareket ederler. Fakat kuşkulu ve dikkatlidirler.
Padişahın Elazığ Valiliğine özel görevlerle gönderdiği Ali Galip adlı kişi Sivas Valisi Reşit Paşa ile görüşerek Mustafa Kemal’i tutuklatmak ister. Fakat yurtsever vali buna yanaşmaz. Hatta gidip karşılar.
Sivas’a girişini Gazi Mustafa Kemal Paşa şöyle anlatır.
“Sivas şehrine vardığımızda caddenin iki yanı büyük bir kalabalıkla dolmuş,, otomobilden indik, yürüyerek askeri ve sivil halkı selamladım. Bu görünüş Sivas’ın saygıdeğer halkını ve Sivas’ta bulunan yiğit subay ve erlerimizin bana nedenli bağlı olduğunu ve sevgi beslediğini belirten canlı bir tanık idi.”
Mustafa Kemal 28 Haziran 1919’da Sivas’tan Erzurum’a hareket etti. Sıkıntılarla geçen bir haftalık yolculuktan sonra 3 Temmuz 1919 günü Erzurum’a ulaştı. Coşku ile karşılandı. Fakat gelişen şartlar sonunda Erzurum’da ordudan istifa etmek zorunda kaldı.
9 Temmuz 1919 Onun sivil hayattaki ilk günüdür. Ne üzerine giyeceği sivil bir elbisesi ne de parası vardı. Başına koyacağı fesi Mazhar Müfik Kansu, ceket ve pantolonu da Erzurum Valisi Münir Beyler vermişlerdi. 10 Temmuz’da Vilayet-i Şarkiye Müdafa-i Hukuk Cemiyeti reisliğine seçildi. Fakat zor günler geçiriyordu desteğe ihtiyaç vardı.
Erzurum’daki 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa:
-Emrinizdeyim Paşam! Ben, subaylarım, erlerim, kolordum hepimiz emrinizdeyiz, diyerek desteğini bildirdiği an Gazi rahatladı.
Bu cesur davranış Milli Mücadelede kader tayin edici anlardan biridir.
23 Temmuz 1919’da Erzurum’da toplanan kongre 7 Ağustos 1919’da sona erdi. (Yurdun bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı, işgallere karşı Milletin kendi kendini savunacağı, gerekirse geçici bir hükümet kurulacağı, her işte Milletin iradesinin geçerli olacağı, Manda ve Himayenin kabul edilemeyeceği)
Bu kararları uygulamakla görevli bir Heyet-i Temsiliye seçildi. 9 kişilik bu heyetin başına getirilen Mustafa Kemal, Erzurum Kongresinin dağılmasından sonra bölgede bir müddet daha kalarak Heyet-i Temsiliye Başkanı sıfatı ile Şark Vilayetlerindeki cemiyetin teşkilatını yaymak için gerekli çalışmaları yaptı.
Yorgun ve fakir düşen milleti ve memleketi savaşa sokanlardan Sultan Vahideddin, saltanat ve hilafet makamını korumak peşindeyken hayatlarından endişeli olanlar memleketten kaçıyorlardı.
Ordunun elinden cephanesinin büyük kısmı alınmış, ismi var cismi yok hale getirilmişti. Mütarekenin 7. maddesi bahane edilerek ülkenin çeşitli bölgeleri işgal ediliyordu. İtalyan, Fransız ve İngilizlerden oluşan İtilaf Orduları Donanması İstanbul’a doğru ilerlemekteydi.
Antalya bölgesi İtalyanlara, İzmir, Aydın, Manisa bölgesi Yunanlılara, Adana, Hatay, Mersin bölgelerini Fransızlara, Antep, Urfa, Maraş, Mardin ve Musul bölgelerini İngilizlere,, Ardahan, Kars ve Ağrı bölgesinin Ermenilere bırakılması ve Boğazlarında ortak yönetilmesi için İtilaf Devletleri aralarında anlaşmışlardı.
Ordu ve millet, Padişahın ve Hilafetin ihanetinden haberdar olmadığı gibi o makamlarda bulunanlara karşı asırların kökleştirdiği dini ve manevi bağlarla bağlı sessiz ve sadıktı. Çok önemli bir nokta ise, İtalya, İngiltere ve Fransa gibi devletlerden biri ile dahi başa çıkılamayacağı korkusu bütün kafalara yerleşmişti.
Rum Çetelerinin Karadeniz (Samsun) yöresinde asayişsizliği arttırması üzerine o bölge asayişini düzeltecek bir komutana ihtiyaç vardı. Bu ise Gazi Mustafa Kemal Paşa'dan başkası olamazdı. Memleketin düştüğü durumdan çok rahatsız olan Anadolu’ya bir an önce açılmak için fırsat ve çareler arayan Gazi için bu bulunmaz bir imkandı.
Gazi Mustafa Kemal Paşa 30 Nisan 1919’da 9.Ordu Kıta Müfettişliği’ne atandı. Kurmay Heyetini de beraberine alan Mustafa Kemal Paşa Bandırma Vapuru ile yola çıktı. 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a vardı. Gerekli temasları yaparak, biri İstanbul’a biri de Erzurum’da bulunan Kazım Karabekir Paşa'ya olmak üzere iki telgraf çekilmiş ve hükümete gönderdiği telgrafta Samsun’da İngiliz askerlerini gördüğünü, bağımsız bir Ermeni devleti kurulması içinde Sarıkamış bir miktar askerinde Sivas’a gönderileceğini duyduğunu böyle olursa asayişin çok bozulacağını yazmıştı.
25 Mayıs 1919’da Samsun’dan ayrıldı. Önce Kavak, ardından da Havza’ya geldi. Havza onun ilk halkla doğrudan teması olduğu yerdir. 12 Hazirana kadar Havza’da kaldı. Aynı gün akşam Amasya’ya vardı. Amasya’da 21 Haziran gecesi 9.Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, 3.Kolordu Komutanı Refet Paşa, 20.Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa, Bahriye Eski Nazırı Rauf Bey toplanarak direniş esasları ilk defa Amasya’da yazılı prensipler haline getirildi. Bu prensipler belgesine Amasya Mukarreratı ya da Amasya Tamimi denilir. Altı maddelik bu beyannamenin özünü iki cümlede toplamak mümkündür.
a) Milletin istiklalini, gene milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
b) Gereksinim duyulan milli bir heyetin oluşturulması için Anadolu’nun en güvenilir yeri görülen Sivas’ta bir milli kongrenin tez elden toplanması kararlaştırılmıştır.
Bu kararlar alınırken İstanbul’da, Gazi Mustafa Kemal Paşa hakkında kararını vermişti. Dahiliye Nazırı (İçişleri Bakanı) Ali Kemal 25 Haziran 1919’da bütün vilayetlere Mustafa Kemal’in görevden alındığını, kendisinin hiçbir resmi sıfatının kalmadığını, yakalanıp gönderilmesi emrini göndermiş. Mustafa Kemal ve arkadaşları bu karardan habersiz 26 Haziran 1919 Amasya’dan Sivas’a hareket ederler. Fakat kuşkulu ve dikkatlidirler.
Padişahın Elazığ Valiliğine özel görevlerle gönderdiği Ali Galip adlı kişi Sivas Valisi Reşit Paşa ile görüşerek Mustafa Kemal’i tutuklatmak ister. Fakat yurtsever vali buna yanaşmaz. Hatta gidip karşılar.
Sivas’a girişini Gazi Mustafa Kemal Paşa şöyle anlatır.
“Sivas şehrine vardığımızda caddenin iki yanı büyük bir kalabalıkla dolmuş,, otomobilden indik, yürüyerek askeri ve sivil halkı selamladım. Bu görünüş Sivas’ın saygıdeğer halkını ve Sivas’ta bulunan yiğit subay ve erlerimizin bana nedenli bağlı olduğunu ve sevgi beslediğini belirten canlı bir tanık idi.”
Mustafa Kemal 28 Haziran 1919’da Sivas’tan Erzurum’a hareket etti. Sıkıntılarla geçen bir haftalık yolculuktan sonra 3 Temmuz 1919 günü Erzurum’a ulaştı. Coşku ile karşılandı. Fakat gelişen şartlar sonunda Erzurum’da ordudan istifa etmek zorunda kaldı.
9 Temmuz 1919 Onun sivil hayattaki ilk günüdür. Ne üzerine giyeceği sivil bir elbisesi ne de parası vardı. Başına koyacağı fesi Mazhar Müfik Kansu, ceket ve pantolonu da Erzurum Valisi Münir Beyler vermişlerdi. 10 Temmuz’da Vilayet-i Şarkiye Müdafa-i Hukuk Cemiyeti reisliğine seçildi. Fakat zor günler geçiriyordu desteğe ihtiyaç vardı.
Erzurum’daki 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa:
-Emrinizdeyim Paşam! Ben, subaylarım, erlerim, kolordum hepimiz emrinizdeyiz, diyerek desteğini bildirdiği an Gazi rahatladı.
Bu cesur davranış Milli Mücadelede kader tayin edici anlardan biridir.
23 Temmuz 1919’da Erzurum’da toplanan kongre 7 Ağustos 1919’da sona erdi. (Yurdun bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı, işgallere karşı Milletin kendi kendini savunacağı, gerekirse geçici bir hükümet kurulacağı, her işte Milletin iradesinin geçerli olacağı, Manda ve Himayenin kabul edilemeyeceği)
Bu kararları uygulamakla görevli bir Heyet-i Temsiliye seçildi. 9 kişilik bu heyetin başına getirilen Mustafa Kemal, Erzurum Kongresinin dağılmasından sonra bölgede bir müddet daha kalarak Heyet-i Temsiliye Başkanı sıfatı ile Şark Vilayetlerindeki cemiyetin teşkilatını yaymak için gerekli çalışmaları yaptı.