1. “Bin yıl, bahar içre ömrünü sürsün,
Seni doğuran ana.” (sf: 3)
2. “Ama senin mecburun olmak, beni hiç mi hiç küçültmüyor. Aksine yüceltiyorsun, İNSAN ediyorsun, yaşatıyorsun…” (sf: 4)
3. “Ya sen olmasan, ben ne bok yerim, neye yararım?” (sf: 9)
4. “Kendine iyi bak. Bir daha hiçbir ana doğurmaz seni. Bir daha hiçbir cihan bulamaz seni. Tekrar öperim. İmza: Senin.” (sf: 9)
5. “Sana doymak, korkunç ahmaklık olur. Hadi gel…” (sf: 10)
6. “Kurtuluşumu, her şeyimi, dünyayı sevmemi sana bağladım, sana borçluyum. Asıl peygamber olan sensin.” (sf: 12)
7. “Sana yakın, sana lâyık ve hele hele ‘senin’ olmayı düşünebilmek bile bir cesarettir. Yürek ister. (…) İnsan’dan mahrum bir cehennem karanlığında, nasıl da bulduk birbirimizi…” (sf: 16)
8. “Ve hiçbir kahraman, hiçbir aziz, hiçbir hergele, sana azâp veremez! Azâbı, sen kendin icat ediyorsun. Beni de böyle berbat ediyorsun.” (sf: 19)
9. “Nasıl da yaşatırsın. Kaç bin kere söyleyeyim, öyle yaşatan, öyle sevdirensin ki… Seni tanımak, seni bir kerecik bile görmek, milyarla yıl yaşamaktan daha dolu, daha hazlı ve daha değerlidir.” (sf: 20)
10. “Elim erse, ayağım tutsa, seni bütün cihanın görebileceği bir kuleye çıkarır ve bağırırdım: ‘İşte, insan buna derler! Böyle olmağa çalışın!’ İki milyar beş yüz milyon âdem evlâdının seni tanımalarını, öğrenmelerini istiyorum, anlıyor musun?” (sf: 47)
11. “Bir daha dünyaya gelsem aynı hayatı, daha bir ustaca ve korkusuz yaşarım. Ama bu sefer seni tanımakta gecikmem! İlk işim o olur.” (sf: 66-67)
12. “Galiba, tek çıkar yol sana durup dinlenmeden yazmak. Hoş, bütün işim, seni düşünmek ya!” (sf: 69)
13. “Ölsem bile, mutlu ve yiğitçe olur bu iş… Şaşkınım, beni böyle yarattığın için sana nasıl teşekkür edeyim bilmiyorum Leylâ.” (sf: 111)
14. “Canım Benim,
Bilir misin, “canım” dediğimde içimden canımın çıkıp sana koştuğunu duyarım hep.” (sf: 118)
15. “Şimdi burada güzel bir şafak. Gene uykusuz, mutsuz, tedirginim. Sana yazmak, yazmak, yazmak istiyorum… Seni bütün şafaklarda, evrenlerin o ıssız ihanet saatinde öperim. Ve sen geçersin içimden. Bitmek bilmezsin”. (sf: 146)
16. “Kazağın üstümde! Daha soğumadı buralar. Hoşuma gidiyor gene, ısılı tutuyorsun beni. Bu toprak, peygamber toprağı. Kolay soğumaz. Bizler de öyle kolay ısınmalara, “çat” diye soğuyup donmalara teşne değiliz. Nerenden vurayım seni? Bu zulum neye kuluna? Üşüyorsa, burnunu, kulağını öpeyim.” (sf: 156)
17. “Sen beni affet canım. Üzdüysem, sıktıysam gene, divâneliğime, tutkunluğuma ver. Ve dağılma, sıkılma, çözülme sakın. Üşüme! Mutlak iyidir, güzeldir önümüz. Hasretler canım. Öperim. Yaz, yaz, yaz işte! Beklerem.” (sf: 158)
Seni doğuran ana.” (sf: 3)
2. “Ama senin mecburun olmak, beni hiç mi hiç küçültmüyor. Aksine yüceltiyorsun, İNSAN ediyorsun, yaşatıyorsun…” (sf: 4)
3. “Ya sen olmasan, ben ne bok yerim, neye yararım?” (sf: 9)
4. “Kendine iyi bak. Bir daha hiçbir ana doğurmaz seni. Bir daha hiçbir cihan bulamaz seni. Tekrar öperim. İmza: Senin.” (sf: 9)
5. “Sana doymak, korkunç ahmaklık olur. Hadi gel…” (sf: 10)
6. “Kurtuluşumu, her şeyimi, dünyayı sevmemi sana bağladım, sana borçluyum. Asıl peygamber olan sensin.” (sf: 12)
7. “Sana yakın, sana lâyık ve hele hele ‘senin’ olmayı düşünebilmek bile bir cesarettir. Yürek ister. (…) İnsan’dan mahrum bir cehennem karanlığında, nasıl da bulduk birbirimizi…” (sf: 16)
8. “Ve hiçbir kahraman, hiçbir aziz, hiçbir hergele, sana azâp veremez! Azâbı, sen kendin icat ediyorsun. Beni de böyle berbat ediyorsun.” (sf: 19)
9. “Nasıl da yaşatırsın. Kaç bin kere söyleyeyim, öyle yaşatan, öyle sevdirensin ki… Seni tanımak, seni bir kerecik bile görmek, milyarla yıl yaşamaktan daha dolu, daha hazlı ve daha değerlidir.” (sf: 20)
10. “Elim erse, ayağım tutsa, seni bütün cihanın görebileceği bir kuleye çıkarır ve bağırırdım: ‘İşte, insan buna derler! Böyle olmağa çalışın!’ İki milyar beş yüz milyon âdem evlâdının seni tanımalarını, öğrenmelerini istiyorum, anlıyor musun?” (sf: 47)
11. “Bir daha dünyaya gelsem aynı hayatı, daha bir ustaca ve korkusuz yaşarım. Ama bu sefer seni tanımakta gecikmem! İlk işim o olur.” (sf: 66-67)
12. “Galiba, tek çıkar yol sana durup dinlenmeden yazmak. Hoş, bütün işim, seni düşünmek ya!” (sf: 69)
13. “Ölsem bile, mutlu ve yiğitçe olur bu iş… Şaşkınım, beni böyle yarattığın için sana nasıl teşekkür edeyim bilmiyorum Leylâ.” (sf: 111)
14. “Canım Benim,
Bilir misin, “canım” dediğimde içimden canımın çıkıp sana koştuğunu duyarım hep.” (sf: 118)
15. “Şimdi burada güzel bir şafak. Gene uykusuz, mutsuz, tedirginim. Sana yazmak, yazmak, yazmak istiyorum… Seni bütün şafaklarda, evrenlerin o ıssız ihanet saatinde öperim. Ve sen geçersin içimden. Bitmek bilmezsin”. (sf: 146)
16. “Kazağın üstümde! Daha soğumadı buralar. Hoşuma gidiyor gene, ısılı tutuyorsun beni. Bu toprak, peygamber toprağı. Kolay soğumaz. Bizler de öyle kolay ısınmalara, “çat” diye soğuyup donmalara teşne değiliz. Nerenden vurayım seni? Bu zulum neye kuluna? Üşüyorsa, burnunu, kulağını öpeyim.” (sf: 156)
17. “Sen beni affet canım. Üzdüysem, sıktıysam gene, divâneliğime, tutkunluğuma ver. Ve dağılma, sıkılma, çözülme sakın. Üşüme! Mutlak iyidir, güzeldir önümüz. Hasretler canım. Öperim. Yaz, yaz, yaz işte! Beklerem.” (sf: 158)